28 Nisan 2010 Çarşamba

ÇÖMLEK KURUFASULYE


Pazartesi günü müşteri ziyareti için yolumuz Çamlıca'ya düşünce arkadaşıma gel sana enfesss bir kurufasulye ziyafeti çekeyim dedi , sağolsun reddetmedi Çömlek'in yolunu tuttuk. 2002 yılında İstnabul'a adım attığım günden bu yana bildiğim ve tadına doyamadığım bir lezzet merkezi Çömlek.

Eskiden Çamlıca meydanda bulunan mekan belediyenin meydanı camiye katması üzerine Çamlıca Tepesi'ne taşındı ancak popülerliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Hatta yeni yeri eskiden yer bulmakta zorlanan fanatiklerini sevindirdi bile diyebilirim.

Çömlek menüsünde çok çeşitli yiyecekler sunuyor ancak kurufasulye konusunda uzman. Kurufasulye dedimse aklınıza alelade bir fasulye gelmesin burada yaptıkları tam bir sanat harikası. Dev bir toprak çömlekte hakiki Trabzon tereyağı ile pişen kurufasulyenin etle dansı insanın ağzında karnaval yaratıyor. Fasulyeler hem ağızda dağılacak kadar yumuşak oluyor hem de pişmekten lapa gibi gevşek gevşek olmuyor. Yanına da tereyağlı pilavı söylediyseniz tamamdır.

Ben adı çok meşhur çok kurufasulyeci gördüm ama hiçbiri Çömlek'in yanına bile yanaşamadılar. Bir tek Süleymaniye'de bulunan kurufasulyecileri henüz denemedim , dolayısıyla onlar kategori dışı. Ama içimden bir ses yine de en iyisi Çömlek diyor , belki de üniversite yıllarımdan beri favorim olduğu için eşit lezzette olan çıksa bile torpil yapacağım.

Çamlıca'ya yolu düşenlere mutlaka ama mutlaka öneriyorum. Ya da durun vazgeçtim , İstanbul'a yolu düşen herkese nerede olurlarsa olsunlar mutlaka öneriyorum . Sakın bu fasulyeyi yemeden ölmeyin. Kurunun porsiyonu 9 lira , pilav 5 lira , et çeşitleri 12 - 20 lira arası ki Akçaabat köftesi de methediliyor ama ben denemedim.


Afiyet Olsun . EAT RESPONSIBLY.

SECRET PASSION

Geçtiğimiz Pazar günü ailece güzel bir Pazar kahvaltısı yapmak üzere yola çıktık. 23 Nisan tatili sayesinde şehir boştu ve bu boşluk İstanbul’u her zamankinden de güzel ve çekici hale getirmişti. Eşimle böyle zamanlarda İstanbul’un keyfini çıkartmayı , boğaza akmayı çok severiz. Bu sebeple başka zaman olsa adım atmayacağımız boğaz trafiğine girmeyi gözümüz kesti ve Kuruçeşme’deki Macrocenter karşısında bulunan Secret Passion’a gitmeye karar verdik.

Secret Passion Kuruçeşme’de 2 ayrı ahşap ev ve evlerin bahçelerinde hizmet veren bir mekan. Yola bakan evi restoran olarak kullanıyorlar , yukarıdaki küçük ev ise çocukların kudurabildiği bir kreşe çevrilmiş , içerisi belli bir satten sonra tımarhaneye dönüyor ama çocuklar çok mutlu. Sarp içeride 2 saat boyunca palyaço ile kendinden geçti , eve döndüğümüzde yorgunluktan bayılmıştı. Dolayısıyla burası hiperaktif çocuğu olanlara da önerilecek bir mekan.

Bahçesinde oturduğunuzda arkanızda orman önünüzde deniz manzarası ile kahvaltınızı yapabilirsiniz. Gerçi deniz manzarası kesintisiz değil ama yine de idare eder. İdare edemem anne diyenlere daha sonra tam sahildeki Aşşk Kahve’yi de tanıtacağım ama manzara açısından kalender ve bizim gibi çocuğunu zaptetmesi gereken arkadaşlar için Secret Passion’ın manzarası da idare edilebilir seviyede.

Kahvaltısı ise çok zengin ve çok lezzetli . Masaya 10 çeşit peynir , bal , kaymak , tereyağı , tahin – pekmez , domates söğüş , salatalık söğüş , börek , çeşit çeşit zeytin ve yumurta geliyor. Belki şu anda hatırlayamadığım başka şeyler de gelmiştir zira masanın diğer ucunu göremiyordum. Benim bile gözüm doyduysa varın siz düşünün kahvaltının zenginliğini. Yemekten hararet bastıkça bardak bardak , galon galon çay içebilirsiniz , çay sınırsız. Bizim gibi çay içicilere termosla çay getiriyorlar. Buradaki kahvaltıyı benim performansımla bitirip her gelenin tadına bakacak olursanız akşam bile zor acıkırsınız.

Fiyatlar ise çok makul. Bu muhteşem kahvaltı sınırsız çay ile beraber 18 lira. Servis , kuver , ıvır kıvır yok , otopark ücreti yok , at hırsızı kılıklı maça vale ya da karo papaz yok. Kahvaltı ve çay hariç herşey ekstra ücretli ; su 2 lira , kahve 4 lira , portakal suyu 7 lira. Filesi 1 lira olan portakalın suyu neden her yerde bu kadar pahallı anlayamıyorum.


Secret Passion'ı güneşli bir bahar günü kahvaltı etmek isteyenlere şiddetle öneriyorum.


Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

22 Nisan 2010 Perşembe

YANYALI FEHMİ LOKANTASI

Kadıköy Balıkpazarı İstanbul’da önemli bir lezzet merkezi. İster alış veriş yapın ister oturup birşeyler atıştırın her damak zevkine hitap eden bir mekan bulunur. Burada benim bildiğim en eski mekanlardan birisi de 91 yıllık çınar Yanyalı Fehmi. Dolayısıyla balıkpazarı turumuza buradan başlamanın doğru olacağını düşündüm.

Restoran 1919 yılında Yanya’dan Türkiye’ye göç eden Fehmi Sönmezler tarafından Kadıköy’de kurulmuş ve o günden beri de Kadıköy’de hizmette. Günümüzde restoranı 3.kuşak temsilcileri işletiyor ve ne zaman gitseniz içeride müşterilerle ilgilenirken görebilirsiniz.

Yanyalı Fehmi tam bir klasik , burada sunulan tüm yiyecekler inanılmaz bir özen ve dikkatle hazırlanıyor. Kullanılan malzeme çok kaliteli ve lokantanın belirttiğine göre tüm yiyeceklerinde doğal ürünler hatta çoğunlukla organik malzeme kullanmaya çalışıyorlar. Yemeklerin tarifleri adeta Türk mutfağının geleceğinin garantisi gibi ; orjinaline sadık kalarak ve saygı göstererek hazırlanıyor. Değişik olalım derken elbasan tavayı tavuklu yapmak , beğendiyi balıkla sunmak gibi işlere hiç girmiyorlar.

Kadıköy’e indiğim birkaç sefer burada yemek yeme şansına sahip oldum ve burası benim için de bir klasik haline geldi. Ben Yanyalı’da elbasan tava , beğendi , özbek pilavı , dondurmalı irmik helvasını denedim ve hepsi kusursuzdu. Mekan biraz iç karartıcı ama yemeklerin lezzeti ağzınızda dağılmaya başlayınca içiniz açılıyor hiç merak etmeyin. Servis insanı evinde hissettirecek kadar içten ve sıcak , ancak aynı zamanda hızlı ve doğru.




Fiyatlara gelince ; ne eksik ne fazla , olması gerektiği kadar. Et yemekleri 10 – 18 lira , sebze yemekleri 7 – 12 lira , tatlılar 6 – 10 lira .

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

20 Nisan 2010 Salı

REYHAN PASTANESİ

Pasta denince aklıma ilk gelen isim çocukluğumdan beri Reyhan Pastanesidir. Burası İzmir için artık klasikleşmiş bir lezzet merkezidir. Yarım asır önce çalışmaya başlayan işletme bir ara kapansa da 1991’den beri İzmir’in hizmetinde ve pasta denince ilk akla gelen pastanelerin başında.

Reyhan Alsancak’ta semtin en güzel noktalarından biri olan Mustafabey Caddesi üzerinde ; bu nedenle Alsancak’a piyasaya çıkanların da uğrak mekanlarından zira bir Cumartesi günü pastanenin camekanlı salonunda oturduğunuzda neredeyse bütün İzmir önünüzden geçer. Reyhan’ın Agora gibi alış veriş merkezlerinde de şubeleri açılmış ama benim için Reyhan Alsancak’ta oturup pasta ile kahvemi yudumlamak ve gelen geçeni izlemektir.

Reyhan’ın burada yer alma sebebi piyasa yapma performansı değil ; pastalarının muhteşem lezzetiyle burada yer almayı fazlasıyla hak ediyor. Hangi pastası diye soracak olursanız tartışmasız hepsi hepsi diye bağırabilirim ancak değişik lezzetleri denemek adına Lakubar ve Pornak pastasını yemeden ölmeyin diye ısrar ediyorum. İsimlerin orjinalliği bir yana dursun lezzetlerini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Bildiğim kadarıyla isim babaları Karadeniz’den yaylalar. Bu pastaların her ikisi de dilim pasta dolayısıyla gittiğinizde ikisini de rahatlıkla deneyebilirsiniz. İki dilim pasta fazla mı? Şaka yapıyor olmalısınız.

Pastanızı bitirip , kahvenizi yudumlarken eve götürmek için birşeyler isterseniz sadece Reyhan’a özgü miravan kurabiyelerini pas geçmeyin. 5 çayı ile muhteşem giden kayısı-bademli , incir-cevizli , çikolata-cevizli miravanlar için ruhunu teslim edecek tatlı hastaları tanıyorum.

Reyhan’da güzel bir beş çayı içip dostlarla tatlı tatlı sohbet ettikten sonra Alsancak’ta bir tur atıp yediklerinizi eritin , İzmir’in baharda tadına doyulmaz havasını soluyup akşam için Kordonboyu’na doğru yol alın.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

14 Nisan 2010 Çarşamba

KULE BALIK : İZMİR’DE BALIK RESİTALİ


Kıbrıs’tan döner dönmez leyleği havada görmüş gibi 6 aydır gitmediğimiz memleketimiz İzmir’e yol aldık. Kışın İzmirsiz idare edebiliyorum ama hava bahara çalmaya başlayınca içimdeki İzmir sevdası canlanıyor , kendimi tutamıyorum. Çeşmealtı gözümde tütüyor , Kordon’da günbatımını özlüyorum.

İzmir’de bir balık sevdalısı olan ve bana da aynı damak tadını aşılayan babamın her zaman gittiği bir balıkçı var : KULE BALIK. İzmir’den eski yoldan Urla’ya giderken Güzelbahçe sahilde yer alan büyük bir balık lokantası burası. İzmir’e her gittiğimizde mutlaka burada balık yeriz , hava daha da güzelleşince Çeşme Dalyan’a gideriz ama o başka bir yazı konusu.

Geçtiğimiz Perşembe akşamı da balık classico’dan şaşmadık ve Kule’nin yolunu tuttuk. Kule’nin servis anlayışı dışarıdan getirdiğiniz balığı pişirip , kendi meze ve içkileriyle sunmak şeklinde. Balığı kapının önündeki balıkçıdan da alabilirsiniz , kendiniz dışarıdan da getirebilirsiniz. Biz kapının önündeki balıkçıyı çok tuttuğumuz için yine oradan balık seçtik.

Öncelikle Perşembe akşamı yani haftaiçi bulunan balıkları saymakta fayda var ; fangri , sinarit , deniz levrek , deniz çipura , kaya barbun , mercan , zargana , kofana ve trança. Daha ne olsun? Bu kadar balığı İstanbul’da hangi balıkçıda bulabilirsin vatandaş? Biz 1.5 kiloluk baba bir sinarit seçtik , kilosuna 50 yazdılar ki çok makul bir fiyat. Yanına da 250 gr , yani tepeleme 2 tabak , kalamar aldık fiyatı 10 lira ; şaka mı ? hayır değil.

Menüye bakınca aynı çeşidi mezelerde ve içkilerde de görebiliyorsunuz. Rakı isteyene her marka rakı , şarap isteyene her kalitede şarap mevcut , mezeler Girit otlarından klasik rakı mezelerine kadar çeşit çeşit. Mezelerin tabağı 4 lira ve tadımlık değil doyumluk , ufak rakı 20 lira. Biz turpotu , fava , haydari , köz biber , köz patlıcan seçiyoruz yanına da bir ufak açıyoruz , hayat çok güzel.

Mezeler taptaze ve enfes , fava tekmil , kalamar pamuk gibi pişirilmiş , zeytinyağları İzmir’e yakışır derecede kaliteli , sinaritimiz tap taze ve suyu kaçmadan servis ediliyor ; parmaklarımızı yememek için dikkat ediyoruz. Üstüne de helvayı çakıp rahatlıyoruz . 4 buçuk kişi yenen bu enfes yemeğe balık da dahil toplam 200 lira vermiyoruz , İzmir seni çok seviyorum.

Yolu İzmir’e düşenlere dehşetle tavsiye ediyorum.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY

12 Nisan 2010 Pazartesi

BELLAPAIS'TE KYBELE RESTAURANT

Kıbrıs gezimizin sonuna doğru bizi Niazi'sin emin ellerine teslim eden arkadaşım manzaralı bir kahvaltı için Bellpais'i önerdi , biz de elbette ki gittik.

Bellapais , Girne'den Beşparmak Dağları'na doğru 5-6 km çıkılarak gidilen bir dağ köyü olan Beylerbeyin'de yer alan manastırın ismi , eskiden köyün de adıymış ama bizimkiler hangi akla hizmetse Beylerbeyi yapmış.

Köye gittiğinizde eşsiz manzara nefesinizi kesiyor , manastırı gezerken tarihi soluyorsunuz ve zamanı bir an için unutuyorsunuz. Manastır'dan Girne'yi izlemek , Ada'nın yemyeşil bahçeler arasındaki küçük yerleşimlerini ve Girne limanını seyre dalmak gerçekten harika.

Elbette ki bu kadar yol gelmişken burada birşeyler yemeden kalkmak olmaz. Bunun için size tek önerim var : Kybele . Burası tarihi Manatır ile iç içe ve aynı manzaraya karşı yemek yenebilecek harika bir yer.

Kybele'de yemeden ölmeyin denecek bir lezzet bulabileceğinizi sanmıyorum , çok ortalama bir menüye sahip şık bir restaurant. Ancak bu manzaraya karşı yemek yemeden Kıbrıs'tan dönmeyin. Biz burada sabah kahvaltısında omlet , hellim peyniri , söğüş ve zeytin yedik. Malzemeleri çok kaliteli , kötü denecek hiçbir şey yok ama dediğim gibi yemek için değil manzara için gideceksiniz.

Burada yemeğinizi yedikten sonra dönüşü yürüyerek yapmanızı tavsiye ediyorum. Yol 5-6 km olmakla beraber çok güzel ve yokuş aşağı. Birbirinden güzel villaların ve köylerin arasından yürürken yorgunluk hissedilmiyor. Yeşili katletmeden yerleşimi sağlayan Kıbrıslıları tebrik etmek istiyorum.

Kybele'de manzaraya karşı Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.


3 Nisan 2010 Cumartesi

NİAZİ'S


4 günlüğüne gittiğimiz Kıbrıs'ta casinodan vakit bulup dışarı çıktığımızda yeme içme faaliyetlerine ara verdiğim yerden devam edebilidim. Gerçi kumarhanelerin içinde de aman dışarı çıkmadan hiç ara vermeden kumara devam edeyim diye ısrar edenlere yemek veriliyor ama benim gibi adamı o alelacele yenen yemekler kesmedi , Kıbrıs'a gidilmişken şeftali kebabı yemeden dönülmezdi.

Benim gibi boğazlar meselesine önem veren ve daha önce Kıbrıs'a gitmiş olan arkadaşımı arayarak Ada'nın daha doğrusu Girne'nin en iyi kebapçısını öğrendim ; 60 yıldır Kıbrıslılara hizmet veren NİAZİ'S. İsim biraz zorlama farkındayım ama kebapları o kadar muhteşem ki isme de alışırsınız.

Eşimle sahilde yürürken mekanı gördük ve ne yalan söyleyim çok içerde ve önü kapalı diye beğenmeyerek yürümeye devam ettik. İştahlı arkadaşımın bir daha arayıp illa ki orda yiyeceksin o kebapı demesiyle kendimizi Niazi'sin içinde full kebap sipariş ederken bulduk.

Full kebap dedikleri masayı donatıp üstüne de şeftali kebabı , pirzola , kuzu şiş , tavuk şiş verdikleri tam bir akşam yemeği spesiyali. Elbette burada önemli olan lezzet şeftali kebabı. Kıbrıs'ın bu özel kebabı burada harika yapılıyor ve Ada'ya gidenlere aman ha yemeden ölmeyin diyorum. Bilmeyenleri baştan uyarmak isterim şeftali kebabı bildiğimiz kıyma kebabının benzerinin kuzu gömleğine sarılması ile yapılıyor , ağır gelir diyenler denemesin.

Benim gibi tadından yenmez , hem kebap hem de gömlek yağı diyenleri ise burada tam bir ziyafet bekliyor. Bu kebap resimde de görüleceği üzere gözünüzün önündeki ocakta nar gibi pişiriliyor ve ocakta kebapla ısıtılan sıcacık pideler ile birlikte sunuluyor. Doğrusu bu kadar İngiltere etkisinde olan bir yerde böylesi bir kebap şöleni beklemiyordum. Zaten iyi hazırlanmış kebap gömleğe sarılıp ateşte nar gibi kızartılarak tabağıma servis ediliyor , pidenin içine bol sumaklı soğanla bu lezzeti dürüp kendisiyle tanışıyorum ve daha önce nerelerdeydin diye şarkı söylemek geçiyor içimden. Gerçekten Kıbrıs'a gidip de şeftali kebabı yememek olmaz.

Bu muhteşem lezzetten sonra tatlı yemek isterseniz ki bence istemeyin bırakın kebap ağzınızda kalsın ama illa yemek isterseniz porsiyonu 5 lira ve yine resimde görüleceği üzere açık büfe. Biz hanımla bir dilim tramisu ve büyük bir parça ekmek kadayıfı aldık ona da 5 lira yazmışlar.

Full kebap kişi başı 30 lira , tatlı 5 lira yani 2 kişi gittiğinizde içkiler hariç 65 lira ödüyorsunuz. Kıbrıs'ta servis ücreti , kuver , ıvır kıvır ücretleri asla eklenmiyor. Nezaketinizle ve bonkörlüğünüzle baş başasınız.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.