Teknoloji özürlü bir insanın teknoloji ile mücadelesi sonucu senede bir yazı yazabiliyorum. Buna rağmen Mayıstan bu yana blogdaki eski yazılarımı 100.000 kişinin görüntülediğini görünce azimle girmeyi başardım. Bir daha ne zaman girerim bir fikrim yok. Bekleyen yazı sayısı ise en az 20.
Güzel bir Eylül günü mecburen bulunduğumuz Samsun Vezirköprü’de Oymaağaç kebabı yemek için yollara düştük. Dar bir yoldan 5 kilometre gidilerek ulaşılan bir köy burası. Çevirme kuzusu meşhurmuş, en meşhuru da Hacı Dayı isimli bir vatandaş.
Hacı Dayı dediğimiz mekan, lokanta filan değil yanlış anlaşılma olmasın. Hacı Ağbi evinin önüne bir masa koymuş upuzun, yanına bir semaver ve 10 tane sandalye, bu kadar. Evin altındaki odayı da çevirme için ayarlamış, üst üste 3-4 tane kuzuyu aynı anda çevirme yapabiliyor.
Girdiğimizde bizi, tombik bulduğu beni özellikle, hemen kendisinin cehennem dediği çevirme odasına soktu, elimize bir köy ekmeği verdi, et hazır olmadan önce şu yağa tirit banın dedi. Arkadaşım neden zararlı herşey böyle lezzetli olmak zorunda. Sonra kolesterol 260 oldu, olur tabi.
Ardından kağıt üzerinde kebap geliyor, lokum kıvamında, hayvanların ufaklığından belliydi zaten böyle bir lezzet patlaması yaşayacağımız. 4 yaşındaki oğlum bile bayılıyor ete, lokum yer gibi götürüyor etleri. Yanında Hacı’nın kırarark verdiği soğan, yandaki bahçeden o anda koparılan taptaze biber ve domates, bu kadar. Lezzeti o kadar meşhur olmuş ki Ankara’dan gelen var, inanması zor.
Fiyatı yazacağım ama inandırıcılığımı kaybetmekten korkuyorum. 5 kişilik kebap 50 lira. Üstüne de bir semaver çay.
Yolunuz düşer mi bilemem, İstanbul’dan Samsun'a giderken Havza’dan Vezirköprü’ye sapacaksınız. Nasıl bir yolsa artık, düşerse uğrayın sonra da gölde gezinti yaparsınız.
EAT RESPONSIBLY. (Türkçesi bütün kuzuyu yemeğe kalkmayın)
1 yorum:
Yazınızı ilgiyle okudum. Bu bahsettiğiniz hacı dayının tam adı hatta telefonu var mıdır? Kendisine nasıl ulaşırız.
Yorum Gönder