27 Haziran 2010 Pazar

ACIBADEM SAHRA DÜRÜM

Hazır mahallede yol alırken benim İstanbul'da açık ara en çok beğendiğim dürümcüyü ziyaret edelim. Sahra'yı daha önce bilmeyen ve bu yazıyı okuyarak gidecek olanların bana çok hayır duası edeceklerinden eminim.


Sahra , hem usta hem de sahibi olan Emin Usta tarafından işletiliyor. Başarının en büyük sırrı her lezzetin başında Emin Usta'nın bizzat bulunması , daha Sahra'ya gidip kendisinin güleryüzünü görmediğim hiç olmadı.

Emin Usta Mardinli , tam bir Güneydoğu lezzetleri ustası. Çiğ köfte onda , künefe onda , el açması lavaş onda , çift bıçak kıyması onda ; böyle olunca da en güzel lezzetler ister istemez onda.

Sahra'da istediğiniz her kebabı deneyin , pişman olmazsınız. Ancak benim bu sayfada altını kalın harflerle çizeceğim lezzet içinde özel Mardin kebabı bulunan Sahra dürüm. Mardin kebabı diye bir kebap çeşidi var mıdır yoksa bunu Emin Usta mı icat emiş bilmiyorum ama nasıl olursa olsun ellerine kollarına sağlık. Çift bıçakla çekilmiş kıyma kebabı , içinde bol acı , maydanoz ve biraz da ceviz var. Onu daha da lezzetlendiren ise sarıldığı lavaş , Sahra lavaşı kendisi elde açıyor , günde 2 kere. Bu yumuşacık lavaşa sarılmış bol yağlı ve acılı kebaptan bir tane tadıp bırakacakları tebrik ediyorum. Ben genelde bir tane ile yetinemiyorum.
Sahra'da çok hoşuma giden bir başka konu ise servis. Her zaman , ki gece yarısı gitmişliğim de var , ama her zaman güleryüzlü ve samimi. 1 tane dürüm için oturduğumda da , kalabalık grup halinde geldiğimizde de hep aynı samimiyet ve güleryüzü buldum.
Sahra'da dürüm 7 lira , kebaplar 9 -12 lira , lahmacun 2.5 lira , her çeşidin bulunduğu öksüz doyuran cinsi karışık kebap ise 17.5 lira , künefe 6 lira. Size oldukça uygun fiyatlara enfes bir kebap şöleni vaadediyorum , mutlaka deneyin.
Yıllardır dürüm denince ilk aklıma gelen Sahra'yı şiddetle tavsiye ediyorum. Acıbadem civarındaysanız mutlaka uğrayın.
Afiyer Olsun. EAT RESPONSIBLY.




26 Haziran 2010 Cumartesi

ÇANAK KEBAP & KATMER


Belki de en başta yazmam gereken ancak belki de kapı komşumuz olması nedeniyle sonra sonra diye diye bugüne kadar yazmadığım Çanak'ta sıra. Acıbadem'in açıldığı günden beri dolup taşan popüler kebapçısına gidiyoruz.

Çanak açıldığında beri işletmecisinin titizliği ve dikkati sayesinde aynı kaliteyi devam ettiriyor. Özellikle kebapçılarda sıkça rastlanan muhteşem başlangıç sonrası günden güne lezzet ve servis kalitesinde düşme sendromu burada asla yaşanmadı. Bunun sonucu olarak mekan haftaiçi öğlen dahi dolu ve bunun doğal sonucu olarak dışarıya bakan bir masaya oturmak istiyorsanız rezervasyon şart. Çanak'ta menü çok zengin ancak ben sizinle gittiğinizde mutlaka ama mutlaka tadına bakın diyeceğim lezzetleri anlatacağım.

İlk lezzet bombası yuvalama. Buraya götürdüğüm Antepli arkadaşımın da testinden geçen yuvalama yemeğe güzel bir başlangıç için olmazsa olmaz. Gerçi Antepliler için ana yemekmiş ama ben az yuvalamayı başlangıç olarak değerlendiriyorum , yuvalama beni kesmez .

Ana yemek olarak firik pilavı tandır muhteşem bir lezzet. Çanak'ın firik pilavı gerçekten çok farklı , kullanılan yağdan tutun et suyuna ve üzerine dizdikleri tandır etine kadar herşey ağzınıza layık.

Çanak'ı ziyaret edeceklere lahmacununu da mutlaka denemelerini tavsiye ediyorum. Tandır yeseniz bile ilaç niyetine önden bir tane lahmacun mutlaka atın. Hakiki Antep lahmacunu yapıyorlar.

Finali ise mutlaka katmerle yapacaksınız. Katmerin ne kadar lezzetli olduğunu anlatmak çok zor. Sıcak sıcak gelen arası kaymaklı bu müthiş lezzet güzel bir yemeğin en ideal cilası. Gittiğinizde tokluktan çatlasanız bile deneyin , zira yazdıklarımın hepsini söylerseniz , başta da gelen sıcak lavaşa tulum peyniri ve tereyağını boca ederseniz çıkışta sorun yaşayabilirsiniz.

Çanak'ın fiyatları makul , ne ucuz ne pahallı. Yuvalama 6 lira , firik pilavı sade 8 lira , tandırla beraber 15 lira , lahmacun 2.70 lira , kebaplar 15 lira civarı , mezeler 6.5 lira tabağı , özel katmer 12 lira. Bizim mahalleye yolu düşenlere mutlaka öneriyorum.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

21 Haziran 2010 Pazartesi

KÖFTECİ MUSTAFA ADAPAZARI

Önceki yazımda İstanbul'daki en iyi köfteciyi yazınca sıra geldi Adapazarı'nın en iyisine. Akşam akşam kimsenin biryeri şişsin istemem ama eşimle aklımıza Adapazarı'nda birkaç kez ziyaret ettiğimiz ve her seferinde tadı damağımızda kalan meşhur ıslama köfte ustası Köfteci Mustafa düştü.

Köfteci Mustafa Bosna göçmeni Mustafa Bey tarafından 1912 yılında kurulmuş ve bugün şehre gidip nerede yiyelim diye kime sorsanız illa ki size burayı tarif eder. Bize tarif edenden de Allah razı olsun , ömrümüzde yediğimiz en lezzetli ıslama köfteyle tanışmış olduk.

Dükkan Adapazarı'nda ana cadde üzerinde eski ancak çok samimi ve sıcak bir mekan. Girişte çok büyük bir ızgara , yüzlerce dilim yenmeyi bekleyen ekmek ve hazır piyaz , salata ve ayranların bulunduğu camekan. İçerisi 10 - 12 masa , sakın ha tuvalet önündekine düşmeyin zira takdir edersiniz ki pek iştah açıcı değil. Oturur oturmaz siparişi yapıştırın zira hazırda bekletilmediği için ızgarayı beklemeniz gerek , zaten düşünecek birşey yok ıslama köfte yiyeceksiniz.

Islama köftenin sırrı ekmeklerin banıldığı suyunda. Dana eti suyu , kemik suyu ve toz biber içeren suya banılan ekmekler kızartılıp tabağa diziliyor ve sadece süt dana etinden yapılan köfteler üzerine yerleştiriliyor , alın size muhteşem bir ziyafet. Bir porsiyonda durabilene aşk olsun. Başlarken bir mi iki mi kararını baştan verin zira ara verip beklemek hoş olmuyor , oburlara şimdiden tavsiyem en az bir buçuk söyleyin. Ağızlarda dağılan bu muhteşem lezzetin tadına vara vara doyun. Gidenlere tavsiyem yanında mekanın kendi yaptığı buz gibi şerbetlerden de tatmaları.

Köfteci Mustafa'da köfte lezzeti ile ters orantılı fiyatlarda , köftenin fiyatı 7 lira , piyaz , salata vs 3 - 5 lira gibi fiyatlara , bir buçuk köfte , piyaz ve ayranı 15 lira gibi bir fiyata yemeniz mümkün ki bu lezzeti bu fiyata yemek harika. Yolu Adapazarı'na düşenler sakın ola bu lezzet merkezini atlamasın.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

17 Haziran 2010 Perşembe

MOSTAR KÖFTECİSİ

Sıra 2 sene kadar önce Güneşli'de çalışırken keşfettiğim İstanbul köfte sarayına geldi. Burası benim İstanbul sınırlarında yediğim en iyi köfteyi yapıyor , Türkiye'de ise yediğim en iyi 5 arasına kafadan girerler.

Mostar'da menü çok sade , kafanızı karıştıracak bir durum yok. Gideceksiniz köftenizi mideye indirip kalkacaksınız. Menüde 4 çeşit köfte var ; mostar , rumeli , ıslama ve kaşarlı. Ayıptır söylemesi ben her birini defalarca denedim ve hangisi diye soracak olursanız hepsi demek zorundayım. Dolayısıyla ilk defa gidecek arkadaşlara karışık köfte ısmarlayıp bütün çeşitlerin tadına bakmalarını öneriyorum ve İstanbullulara sakın ha yemeden ölmeyin diye ısrarla öneriyorum.

Köfteleri kısaca tarif edecek olursam , tarif ederken ağzımın sularını zor tuttuğumu belirtmek istiyorum , mostar domates soslu tereyağlı , rumeli sade , ıslama köfte adapazarı'nın ıslaması ve kaşarlı da bildiğimiz kaşarlı köfte ancak muhteşem bir etten yapılmış harika bir lezzet.

Yemeğin üzerine tatlı isteyenlere dondurmalı irmik var ve çok lezzetli ancak çoğu lezzet merkezinde olduğu gibi burada da köftenin tadını ağzınızda bırakın diye tavsiye ediyorum.

Köfteler 12 lira , çorba + köfte + tatlı ve içecek ile 25 - 30 lira hesap verirsiniz. Pazarları kapalı , haftaiçi öğlenleri yer bulmak sorun.


Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

16 Haziran 2010 Çarşamba

BOYOZ

Bu sayfalarda şimdiye kadar hep yediğim içtiğim yerleri yazdım , bu yazıda ise İzmir’e özgü bir lezzeti tanıtmaya karar verdim. Boyoz İzmir’e özgü bir hamurişi , özellikle kahvaltılarda yumurta ve peynirle tüketilir ve sıcak sıcak yenirse tadından yinmez. Evet yinmez.


Boyozun İzmir’de tanınması 1492 yılında İspanya’dan gelen Musevi vatandaşlarımız sayesinde olmuş , hatta çok eskiden en iyi boyozu Avram usta isimli bir boyoz ustası yaptığı için eski mahallelerde hala Avram Usta’nın boyozu diye bağırarak geçer satıcılar.

Boyoz milföy yufkanın kat kat açılıp üst üste konarak çok yüksek ısıda fırınlanması ile elde edilen bir hamurişi. Her kat yağla açıldığı için oldukça yağlı ve de elbette ki yağ oranı ile orantılı olarak lezzetli . Bir de hamurunda tahinle karışık belli belirsiz bir içerik var ki bu da boyoza başka bir lezzet katıyor.

Ben boyozu en çok haftasonu eğlence çıkışı sabaha karşı yeni açılmış boyoz fırınından ilk tepsiden alarak yemeyi severdim. Severdim diyorum çünkü İstanbul’da boyoz deyince herkes yüzünüze bakıyor. Üniversite yıllarımda Göztepe Karakolu karşısındaki hacı amcadan her Cumartesi gecesi ya da sabahı diyelim saat 5 gibi bir tepsi boyoz alır 6 – 7 arkadaş 10 yumurta ile yerdik. Hacı amca her seferinde ; “ Gençler dokunmasın? Bak sonra karışmam” diye uyarmayı ihmal etmezdi.

Boyozu daha önce denemeyen , tatmayanlara yemeden ölmeyin diyorum. Ama sıcak sıcak bulun ve soğumadan mideye indirin yoksa tadı anlaşılmaz. Gevrekle aynı fiyata satılır. Gevrek ne mi? Şaka yapmayın.

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.

ALTINOLUK MANDIRASI

Söz İzmir’den açıldı mı yazacak yer bitmez , balığıydı boyozuydu derken uzar gider. Boyoz demişken İstanbullulara onu da tanıtmanın zamanı geldi artık. Şimdi sıra geçen haftasonu yine ziyaret ettiğim bir İzmir kahvaltı klasiğinde , Altınoluk Mandırası.

Altınoluk İzmir – Güzelbahçe yolu üzerinde senelerdir İzmirlilere hizmet veriyor. Kendi üretimi olan mandıra ürünleri , yanında dışarıdan tedarik ettiği kahvaltılıklarla önemli bir lezzet merkezi olarak herkesin bildiği ve her sabah hınca hınç dolu bir mekan. Geçtiğmizi senelerde yine aynı yol üzerinde bu kez deniz kenarında biraz daha janjanlı bir şube açarak kapasitelerini arttırmışlar. Biz haftasonu bu ikinci yere gittik.

Buraya gittiğinizde bal kaymaklarını sakın atlamayın , kendi ürettikleri beyaz peyniri pas geçmeyin , bir de yoğurtlarını yemeden ölmeyin. Altınoluk’un ballı yoğurdu bir klasiktir ve çok tutulur ancak ben pek sevmem ; yoğurtla balı pek yakıştırmam ama severim diyen denesin zira yiyenler anlata anlata bitiremiyor. Bir de müthiş güzel bir yağda pişirdikleri beyaz peynirli yumurtasını illa ki isteyin , tükenmeden alın.

Kahvaltıda yedikleriniz kesmediyse buranın ürünlerini eviniz için satın da alabilirsiniz. Peynirin kilosu 15 , zeytinin kilosu 15 lira gibi uygun fiyatlara . Kahvaltı adambaşı 15 liradan ucuza tam tekmil yapılabilir , sanırım bu kadar popüler olmasının ardında biraz da fiyat politikaları yatıyor. Üretici olmanın avantajını kullanıyor ve tutuldu diye kazıklama yoluna hiç girmiyorlar.

Çeşme'ye giderken otoban yerine alt yolu kullanıp deniz havası ala ala gideceklere tavsiye edilir. Aynı yol üzerinde birkaç yere daha uğrayacağız, sırayla acele yok...

Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY

14 Haziran 2010 Pazartesi

ATA BALIK ÇEŞMEALTI

İzmir’de sevdiğim balıkçıları yazmaya kalkarsam blog tamamen İzmir balıkçılarından oluşacak diye korkuyorum. İzmir’e ziyarete gittikçe “hah burayı yazmadım , aman untumayalım” dediğim sürü sepet balıkçı var ve yazdıklarımın en kötüsü İstanbul’daki en iyi balıkçılarla boy ölçüşür. En azından çiftlik balığını deniz diye yutturmaya kalkmazlar.

Ata Çeşmealtında birkaç sene önce açıldı ancak Çeşmealtı’nın ilk göz ağrısı Kaptanoğlu olduğu için ben pek rağbet etmemiştim. Kaptan bu sene ne yazık ki vefat etmiş , mekanı da kapanmış. Orhan Abi'nin ortaya salataları , rakıya buz lazım mı soruları mazide kalmış. Geçen hafta Çeşmealtı’na yazlığa gidince babam Ata’da bir balık yiyelim , orası da çok güzel dedi ve Ata Balık ile olan mesafeli ilişkimiz dostluğa dönüştü.

Babamın tavsiyesi üzerine trança yedik ; trança dedimse deniz canavarı büyüklüğünde balıktan 4 koca parça filetoyu ızgarada pişirmişler önümüze hayvanın belli bölümlerini getirebildiler. Çeşmealtında geçen çocukluğum boyunca her denize açıldığımda yakaladığım en iri balık bir parmak boyundaki ısparoz piçi olan ben böyle büyük balıkların nasıl yakalandığını hep merak etmişmidir.

Neyse balık hakikaten enfes ; suyu hiç kaçmadan ve kalınlığına rağmen çiğ kalmadan pişirilmiş , öyle unla munla da mundar edilmemiş .

Mezelere gelince on numara ; radika , acı biber kızartması , fava, köz patlıcan , midye dolma denendi ve çok beğenildi. Kullandıkları zeytinyağı balık lokantasına yakışır şekilde kaliteli ve lezzetli.

Bir de ızgara ahtapot yapıyorlar ki İzmir’de pek bulamayacağınız bir lezzet. Bodrum Yalıkavak’ta kralını yemiştik ama Ata’da yediğimiz ızgara ahtapot da gerçekten enfesti. Ahtapotu yumuşatma konusunda epey yol kat etmişler.

Biz bu yemeğin üstüne tatlı yemedik , Çeşmealtı’na gidenler tatlı olarak hemen ilerideki Gelato’dan dondurma alabilir. Ya da Ata’nın tatlılarını deneyebilir , biz balığın üstüne kahvemizi içip kalktık.

Yolu Urla Çeşmealtı’na düşenlere tavsiye ettiğim güzel bir balıkçı. Fiyatları oldukça makul , içkisiz olarak adambaşı 35 - 40 liraya trança gibi fangri gibi baba bir balık ile ziyafet çekebilirsiniz. İçki içenlerin içme performansına göre durum değişir.

Afiyet olsun. EAT RESPONSIBLY.